Genel Kurul Yönetimi

Genel Kurulun Yetkilerinin Anonim Şirketin Temsiline Etkileri

Anonim şirketi yönetime ve temsile yetkili organ kural olarak yönetim kuruludur (TTK m. 365). «Yönetim» kavramı, yönetim kurulunun hem iç hem de dış ilişkide yürüttüğü tüm iş ve işlemlerini kapsar. Temsil işlemleri ise, yönetim işlemlerinin aynı zamanda dışa yansıyan kısmına tekabül eder. Bir temsil işlemi söz konusu olduğunda, öğretide yönetim kurulunun yapmış olduğu bu işlem bakımından “şirketi dışa karşı borç altına sokup sokamayacağı” ile “iç ilişkide bu işlemi yapmaya izinli olup olmadığı” arasında ayrım yapılmaktadır. İlk halde «temsil yeteneği », ikinci halde «temsil yetkisi » şeklinde nitelendirilen bu ayrım, hem İsviçre ve Alman hukukunda hem de Türk hukukunda birçok yazar tarafından iltifat edilen bir ayrımdır. Yapılan bu ayrıma göre, temsil kabiliyetinin kapsamı, yönetim kurulu üyesinin şirketi dış ilişkide ne ölçüde borç altına sokabileceğini gösterirken; temsil yetkisinin kapsamı yapılan işlemin iç ilişkide caiz olup olmadığı sorusuna cevap verir. Temsil kabiliyetinin kapsamı, çoğu zaman temsil yetkisinin kapsamından daha geniş olup; binaenaleyh yapılan işlemin iç ilişkide caiz olmaması, bu işlemin dış ilişkide şirketi bağlamayacağı anlamına gelmemektedir.

Şirketin işletme konusu, aşağıda görüleceği üzere, yönetim kurulunun temsil kabiliyetinin değil; temsil yetkisinin sınırı haline getirilmiştir. Dolayısıyla, yönetim kurulu üyelerinin temsil kabiliyetinin kapsamı Kanun’la son derece geniş düzenlenmiştir. Ancak her yetki gibi, bunun da kanundan doğan bazı sınırları mevcuttur. Bu sınırlandırmalar içerisinde konumuz bakımından önem arz edenler, genel kurula kanunla tanınmış ve yönetim kurulunun temsil kabiliyetini sınırlayarak dış ilişkiye etki eden karar ve onay yetkileridir. Genel kurula tanınan karar ve onay yetkileri, bazı hallerde dış ilişkiye de etki edecek mahiyette düzenlenmiştir. Bu sebeple bunlar yönetim kurulunun temsil kabiliyeti bakımından kanuni bir sınır oluşturur. Genel kurulun karar ve onay yetkilerinin temsil kabiliyetini sınırlandırdığı hallerde, TTK m. 371/4 hükmü, üçüncü kişiler bakımından bir koruma sağlamaz.

TTK m. 371/4’te, “Temsile yetkili kişiler tarafından yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel değildir” hükmü yer almaktadır. Temsil kabiliyetinin genel kurula onay ve karar yetkisi tanımak suretiyle kanun aracılığı ile sınırlandırıldığı hallerde üçüncü kişilerin bu düzenlemeye dayanmaları mümkün değildir. Çünkü temsil kabiliyetinin sınırlandırılmamış olması, kanunla bağdaşmayan işlemlerin yapılmasına müsaade edilecek şekilde yorumlanamaz. Ayrıca aşağıda görüleceği üzere, temsil kabiliyetinin sınırları olarak nitelendirilen bu durumlar bazen aynı zamanda anonim şirketler hukukunun temel prensipleri olarak nitelendirilir.

Türk Ticaret Kanunu ve diğer bazı kanunlarda muhtelif işlemlerin, yalnızca yönetim kurulu tarafından yapılması değil; bizatihi işlemin kendisinin yapılması yasaklanmıştır. Bu hallerde temsil kabiliyetinin sınırlandırılmış olmasından değil de, yapılan işlemin geçersizliğinden söz etmek gerekir. Bu gibi durumlarda yapılan işlem kanuna aykırılık dolayısıyla, kanunla öngörülen yaptırımlara maruz kalır. İşlemin ancak kanuna aykırılık dolayısıyla geçersiz olmadığı hallerde temsil hukuku bakımından bir değerlendirme yapılabilir. Zira temsil kabiliyetinin sınırlanmasından söz edebilmek için işlemin akdedilmesi hukuken mümkün olmalıdır. İşlemin yapılmasının mümkün ancak yönetim kurul tarafından şirket hakkında hüküm ve sonuç doğuracak şekilde yapılmasının mümkün olmadığı hallerde, temsil kabiliyetinin sınırlandırılmasından söz edilir[. Genel kurulun karar ve onay yetkileri sebebiyle temsil kabiliyeti, «genel kurulun yetkisinde olan işlemler» ile «genel kurulun katımının arandığı işlemler» bakımından sınırlandırılmış olabilir.

Call Now Button